7 Ocak 2009 Çarşamba

Prof. Necdet Sağlam'ın Konusma Metni Notu

POLİS RADYOSU-GENÇLİK KARAVANI 07.01.2009

Prof. Dr. Necdet SAGLAM
Anadolu Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi
"Beyin Göçü Projesi Tanıtımı Ve Gençlerin Sivil Toplum Kuruluşlarına Katılımı"

BÖLÜM -I
Beyin Göçü ve Geri Kazanımı Projesi hakkında bilgi verir misiniz?
Sivil Toplum ve Kalkınma Enstitüsü Derneği olarak Avrupa Birliği programları çerçevesinde 2 yıldır süren “Beyin Göçü ve Geri Kazanımı Projesine” katılmıştır. Ürdün, İtalya, Türkiye ve Güney Kıbrıs’tan 10’un üzerinde araştırmacıyla ortak çalışılmıştır. Projede 4 ülkedeki beyin göçü ve beyin göçünü engelleyecek stratejiler ele alınmış ve rapor Türkçe, İngilizce, İtalyanca, Rumca ve Arapça olarak yayınlanmıştır. Raporun tümünü www.stked.org adresinden 4 dilde görülebilir.

Beyin göçü nedir ve nasıl ortaya çıkar?
Beyin göçü, nitelikli ve eğitimli bireylerin, daha iyi bir iş, daha gelişmiş kariyer ve nihayetinde daha iyi yaşam koşulları için bir ülkeden diğerine gitmesidir. Beyin göçü sorunu hem gelişmiş hem de az gelişmiş ülkeler için önemlidir. Beyin göçü, bir ülkenin nitelikli ve eğitimli genç vatandaşlarını etkiler. Ana vatanda uygun iş ve kariyer olanaklarının bulunmaması ve gidilen ülkede gelişmiş olanakların mevcut olması, beyin göçünü teşvik eder.

Nitelikli bir insanın yetişmesi yaklaşık 20-25 yıllık bir süreyi ve ilköğretimden yüksek öğretime kadar yüksek bir yatırımı gerektirmektedir. Eğer nitelikli işgücünü ülkenizde tutacak önlemleri alamıyorsanız, beyin göçü ülkeler hiç yatırım yapmadan eğitimli kişiler kendisine çekerek önemli bir kazanç elde ederler.

Beyin göçünün temel nedenlerini arasında, hızlı nüfus artışı, ekonomik ve sosyal faktörler, eğitim politikaları, işsizlik, bilim ve teknoloji politikalarındaki eksiklikler yer almaktadır. Türkiye’de politik istikrarsızlığın, ekonomik krizlerin, ücret eşitsizliğinin, fırsat ve bilimsel araştırma eksikliğinin beyin göçünü etkilediği bir gerçektir.

Türkiye’den beyin göçü ne zaman başlamış ve durum nedir?
Türkiye’ de “beyin göçü” dalgası, aralarında doktor ve mühendislerin bulunduğu ilk grupla, 1960lı yıllarda başlamıştır. Bu dönemde Türk meslek sahipleri ve akademisyenler için en popüler çekim merkezi Avrupa olmuştur. 1960 sonrası politik istikrarsızlık ve krizlerin ülkemizdeki ilk göç hareketini tetiklediğine inanılır. Türkiye’den 1960 sonrası 3,2 milyonu Avrupa’da olmak üzere toplam 3,6 milyon kişinin yurtdışına göçtüğü tahmin edilmektedir. Şu an Avrupa’da 4 milyonun üzerinde Türk yaşamaktadır.

Birleşmiş Milletler kaynakları, Türkiye’nin nitelikli işgücünü yurt dışına gönderen ülkeler arasında 24. sırada olduğunu belirtmektedir. Rakamlar, Türkiye’den dünya geneline önemli öçlüde eğitimli bireyleri göç ettiğini göstermektedir. Son yıllarda Türk öğrencilerin uluslararası hareketliliği önemli ölçüde artmıştır ve bunların bazıları mezuniyetten sonra yurt dışında kalmaktadır.

Ayrıca Türkiye’nin büyük nüfusu ve AB’ne tam üyelikten sonra Türkiye’den Avrupa’ya önemli ölçüde göç olabileceği tahmin edilmektedir. Özellikle yaşlanan Avrupa nitelikli insanlara ihtiyaç duyacaktır.
Zaten yakında AB Amerikan yeşil kart benzeri mavi kartı çıkararak beyin göçünü kendine çekmeyi planlamaktadır.

Beyin göçü durdurulabilir mi?
Beyin göçünü tümüyle durdurmak kolay bir iş değildir. Yine de hem gönderen hem de kabul eden ülkeler beyin göçünü beyin değişimine dönüştürecek programlar sağlayabilir ve sağlamadırlar.






Türkiye ne yapmalı?
Türkiye’de bilgi temelli toplum yaratmak için beyin göçünü tersine çevirmeyi amaçlayan teşvikler uygulanmalıdır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz.
• Çalışma yasaları, esnek çalışma koşullarına olanak sağlayacak bir şekilde yeniden revize edilmelidir, daha iyi çalışma ortamı yaratılmalıdır,
• Ücretler üzerindeki sosyal güvenlik maliyeti ve yüksek vergi yükü azaltılmalı,
• Özel sektör, kamu ve sosyal paydaşlar arasındaki diyalog güçlendirilmeli ve beyin göçünü azaltacak ve tersine çevirecek önlemler alınmalıdır,
• Mesleki ve teknik okullara daha fazla önem verilmeli ve bu okullarda eğitim sistemi modernize edilmelidir,
• Eğitimdeki insan gücü ve istihdam arasındaki ilişkiler güçlendirilerek, eğitim sistemi yeniden yapılandırılmalıdır,
• Yaşam boyu eğitim ve uzaktan eğitim geliştirilmeli ve desteklenmelidir,
• Eğitim ve AR-GE için harcanan GSMH’ın payı artırılmalıdır,
• Yüksek eğitimde özel sektör (vakıf üniversiteleri) yatırımları yabancı ülkelerdeki Türk bilim adamları için çekmek amacıyla teşvik edilmelidir,
• AR&GE yatırımları, bilgi teknolojilerine yatırım, yeni işler yaratma ve nitelikli göçmenleri geri çekmeye cezbedecek ve kendi vatandaşlarını elinde tutmaya özendirecek fırsatlar gibi beyin göçünü tersine döndürecek yenilikçi ölçütler kullanılmalıdır,
• Araştırma altyapısı olan küçük firmaların oluşturduğu grupların ortak projelerine fon sağlanmalıdır,
• Beyin kazanma politikasına neden olan politika üretme süreci oluşturulmalıdır,
• Nitelikli beyinleri Türkiye’ye çekmek için, beyin bulma takımı oluşturulmalı ve desteklenmelidir.
• Türkiye yüksek eğitimin kapasitesi ihtiyaç olan bölümlerde artırmalıdır.
• TÜBİTAK vb. araştırma kuruluşlarının Lizbon kriterleri çerçevesindeki teşvikleri sürdürülmeli, AR-Ge fonları artırılmalıdır.

Hükümet, akademik çevreler, iş dünyası ve yurt dışında yaşayan ve eğitim gören insanlar beyin göçünü sonlandırmak için birlikte çalışmalıdır. Türkiye, doğru planlama ile beyin kazanımını ve beyin göçünü geri çevirmeyi düşünmelidir. Türkiye’nin geleceği yetiştirdiği beyinleri elinde tutmasına bağlıdır.

II BÖLÜM
Gençlerin sivil topluma katılmasına yönelik araştırma hakkında genel bilgi verir misiniz?
Anadolu Üniversitesi İİBF Topluma Hizmet uygulamaları kapsamında Eskişehir Sivil Yerel Oluşum Platformu (ESYO) işbirliği ile 600 adet üniversite öğrencisi üzerinde bütün disiplin disiplinlerden örneklem alınmıştır. 1.5 yıl süren bir araştırma yapılmıştır. Araştırmanın ilk kısmı gençlerle ilgili olan kısmı tamamlanmış, Sivil Toplum Kuruluşlarıyla olan kısım devam etmektedir.

Araştırma kapsamı hakkında bilgi verir misiniz?
. Cinsiyet a) Erkek 0,52 b) Bayan 0,48
Yaş aralığı 19-24’dır.
Gençlerin aileleri bütün Türkiye genelinde yaşamaktadır.
Marmara 0,17 İç Anadolu 0,39 Ege 0,13 Karadeniz 0,11
Akdeniz 0,13 Doğu ve Güneydoğu Anadolu 0,06

Gençler sivil toplum kuruluşları ilişkileri nasıl?
- Gençlerin %85’i herhangi bir Sivil Toplum Kuruluşuna (STK: dernek- vakıf) üye değil.
- Gençlerin %46’sı vakit ayıramadıkları ve %16’sı gerek duymadıkları için Stok’larından uzak kalmayı tercih ediyorlar. %11’de nasıl başvuracağımı bilmiyor ve %8’i STK yi bilmiyorlar.





Peki, Gençler sivil toplum kuruluşlarına üye olmayı düşünüyorlar mı?
a-evet 0,42 b-hayır 0,58
Gençlerin %23’ü Kültür, sanat, %20’si Yardımlaşma ve dayanışma kuruluşlarına, %16’sı hak temelli ve %11’i çevre amaçla faaliyet gösteren kuruluşlara üye olmayı düşünüyorlar.
Gençlerin %38’i Kişisel/mesleki gelişimime katkı sağlaması, %33’ü toplumsal yarar ve %21’i manevi tatmin için bu kuruluşlara üyeliklerini olumlu şekilde etkiler diyorlar.

Gençler STK’na tanıyor mu?
Gençler Sivil toplum denilince %68’i vakıf ve derneği algılarken diğerleri başka kurumları algılamaktadır.
Gençlerin %43 Sivil Toplum Kuruluşları hakkında az bilgiye %41’i orta düzeyde bilgiye sahipler.
STK hakkında fazla bilgisizliğin sebebi olarak %40’ı ilgisizlik – vakit ayıramama ve %34’ü Toplumda yeterince tanınmamaları olarak göstermişlerdir.
Gençlerin sadece %7’si bir STK’dan yardım veya destek görmüştür.

Gençlerin STK’na bakış açıları nasıl?
Gençlerin % 74’ü hiçbir maddi çıkarı olmadan vatandaşların sıkıntılarını gidermek ve kendilerine karşı bir haksızlık olduğunda sığınabilecekleri bir liman ve %24’ü Her şeyin paraya dayandırıldığı kurumlar olarak algılamaktadır.
Gençlerin %71’i STK’larını amaç ve hedeflerine ulaşma konusunda başarılı bulmuyorlar. Sadece %29’u başarılı buluyorlar.
Diğer taraftan gençlerin %83’ü STK’ların yürüttükleri faaliyetlerde yeteri kadar şeffaf, hesap verebilir bulmuyorlar ve kaynaklarının yerinde kullanıldığını düşünmüyorlar.

Gençler Türkiye’deki STK’nın geliştirilmesine yönelik çözüm önerileri var mı?
Evet, %45’i STK’lar arasında koordinasyon, iletişim ve bilgi paylaşımı sağlanmalı, %19’u STK’ların “yaşam kalitesi”nin iyileştirilmesine yönelik çalışmalarının desteklenmesi ve %10’u denetim artırılmalı demektedir.

Gençlerin %74’ü STK’larının demokrasi için önemli bir unsur olduğunu düşünüyorlar.
Diğer taraftan %50’si STK’ların başarılı olması için en önemli unsur olarak bu kuruluşların amaç ve stratejilerini iyi belirlemesini önemsiyorlar, %17’si güçlü iletişim kurmaları gerektiğini ve sadece %12’si para olması gerektiğini söylüyorlar.

Gençlerin STK’na katılımını artırmak için yapılması gerekenlerden en önemlisi hangisidir?
Gençlerin % 78 Sosyal sorumluluk duyarlılığın kazanılmasında en önemli etken olarak aileyi ve %15’de okulu görüyor.
Gençler; STK’lar gençleri sivil toplum kuruluşları hakkında bilinçlendirmesini, Gençlerin karar sürecine katılmaları sağlanmasını ve sorumluluk verilmesini istiyorlar.

www.stked.org

Hiç yorum yok: